Donald Trump’a selam sonrası Mel Gibson’a ne oldu: Komplo teorisyenliğinin arka planı

“HİÇBİR VAKİT ‘CUMHURİYETÇİYİM’ DEMEDİ”

ABD Başkanı Donald Trump, başkanlık yemin merasiminden evvel Gibson için “O, Hollywood’daki gözüm ve kulağım olacak” demişti. 24.hu Macar haber portalı, bir Mel Gibson “Ne vakit Trump’a selam çaktı?” portresi hazırladı. Muhafazakâr pahalara değer veren oyuncu-yönetmen, Cumhuriyetçi Parti seçmeni olduğunu hiçbir vakit açıklamasa da, başkanlık kampanyası sırasında Kamala Harris için “Çit direği kadar beyni var” demişti. Gibson, Ocak ayında elbet büyük yankı uyandırdı. Evvel kanser araştırmalarıyla ilgili tuhaf savlarda bulundu, akabinde, Los Angeles’taki orman yangınlarıyla ilgili kendi komplo teorisini ortaya attı.

ANTİSEMİTİST MANZARAYI NASIL SİLDİ

Geçmişte ne yapmış olursa olsun, altmış dokuz yaşındaki Mel Gibson Hollywood’da tesirli bir isim olmaya devam ediyor. 2010’lu yıllardan sonra bile yaptığı direktörlük çalışmalarıyla bunu başardı. Meğer anti-semitist aksiyonları nedeniyle uzun mühlet, Amerikan sinema sanayisinin onu terk edeceği düşünülüyordu. Bu durum kısa bir müddet için geçerli olsa da Gibson’ın geri dönüşünü en yeterli kanıtlayan şey, “The Passion” sinemasının devamının çekimlerine başlanmış olması .

SEDEVAKANTİST(*) AİLEDEN GELİYOR

Ancak Gibson’ın siyasi görüşleri hiçbir vakit net değildi. Ta ki 2024 ABD başkanlık seçimlerine kadar.
Dindar bir Katolik ailede yetişti. İzleri tüm sinemalarda görülebilir. Gibson ailesine nazaran, kendisi sedevakantist bir Katolik olarak yetiştirilmişti. Bu fikir okuluna nazaran, Pius’tan(*) sonra gelen bütün papalar çağdaş eğilimlerle uzlaşmışlardır, bu yüzden gerçek “Kutsal Babalar “olarak kabul edilemezler. Bu durum, Gibson’un Cizvit alımı arkadaşı William Fulco’nun , oyuncunun Papa’yı hiç de inkar etmediğini, lakin babasının sedevakantizmini çocukluğundan beri sürdürdüğünü söylediği kelamlarıyla bir bakıma çelişmektedir. Yani dindar bir ortamda yetişen Gibson’ın, pratik bir Hristiyan olmayan ve bunu göstermeye bile çalışmayan Donald Trump ile bir formda ortak bir yer bulmuş olması farklı.

CUMHURİYETÇİ İMAJINI DESTEKLEYEN OLAYLAR

Gibson hiçbir vakit Cumhuriyetçi Parti’yi desteklediğini açıklamadı, fakat daha evvelki açıklamalarından yola çıkarak muhafazakar bedellere sahip olduğu ve liberal ideolojilere karşı sert bir tenkitte bulunduğu sonucuna varabiliriz. Cumhuriyetçi imajını yaptığı birkaç kamuoyu açıklamasıyla pekiştirdi:
• Hollywood’un liberal yaklaşımını eleştirdi,
• Klâsik aile kıymetlerine odaklanmanın kıymetli olduğunu düşünüyor,
• Muhafazakar telaffuzda sıkça rastlanan bir durum olarak, askeriyenin rolünü ve gücünü birkaç sefer vurguladı (Savaş Vadisi sineması de muhafazakar izleyiciler için değerli bir bildiri olan vatanseverlik ve fedakarlığa odaklanıyor)

9 YIL EVVEL “HİÇBİRİNE OY VERMEDİM” DEMİŞTİ

Gibson, 1995 yılında Playboy mecmuasına verdiği röportajda Demokrat Lider Bill Clinton’ı “kendisine söyleneni yapan, düşük düzeyli bir fırsatçı” olarak niteledi. Örneğin, Demokrat Parti’nin aldığı tedbirlerden birini “yeni bir dünya tertibi yaratma isteği” olarak niteledi. Lakin daha sonra verdiği bir röportajda 2016’da ne Trump’a ne de Hillary Clinton’a oy vermediğini açıkladı. Lakin 2024’te, bilhassa Kamala Harris için “Çit direği kadar beyni var” dediğinde kamuoyunun bunu fark etmesinin akabinde, açıkça Trump destekçisi olduğunu açıkladı. Trump’ın zaferi katılaştıktan sonra lider, Gibson’a olan minnettarlığını lisana getirerek, örneğin onu Hollywood elçisi olarak atayacağını (Jon Voight ve Sylvester Stallone ile birlikte ) ve bölümün gelişmesi için göz ve kulak olacağını) söyledi. Tahminen Trump bile bunun tam olarak ne manaya geldiğini bilmiyordur.

*Pius XII’nin 1958’deki vefatından bu yana, Kutsal Makam’ı işgal edenlerin bir yahut daha fazla sapkınlığı benimsemeleri nedeniyle geçerli papalar olmadıklarını ve geçerli bir papanın olmaması nedeniyle Roma Makamı’nın boş olduğunu savunan gelenekselci bir Katolik hareketidir

*Pius Xll 2 Mart 1876 – 9 Ekim 1958) 2 Mart 1939’dan Ekim 1958’deki vefatına kadar Katolik Kilisesi’nin başı ve Vatikan Kent Devleti’nin hükümdarıydı. Naziler onu Vatikan’ın tarafsızlık siyasetini çiğneyen bir Müttefik sempatizanı olarak gördüler Papalık periyodunda Katolik Kilisesi, Komünizme Karşı Kararname’yi yayınlayarak, komünizmin ateist ve materyalist doktrinlerini benimseyen Katoliklerin Hıristiyan inancından mürted olarak aforoz edileceğini ilan etti.