AKP Sözcüsü: İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzen bitti
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK toplantısının akabinde kıymetli açıklamalarda bulunuyor.
Çelik, “ABD Başkanı Trump ile AB önderleri ortasında yürüyen tartışmaya baktığımızda artık orta cümleler kurmaya rastgele bir gerek olmadığı görüldü. İkinci dünya savaşı sonrası kurulan nizam bitmiştir. Dünya yeni bir sistem arayışındadır” tabirlerini kullandı.
Ömer Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:
Türkiye’nin içinde yürüyen ‘terörsüz Türkiye’ süreci açısından bakıldığında Nevruz’un Türkiye’nin terör belasından kurtulması bakımından da kıymetli kademe olmasını temenni ediyoruz. Önümüzde birçok siyasi gündem var. Dünyanın tartıştığı gündem, hep konuşuyorduk, ABD Başkanı Trump’la AB liderleri ortasındaki tartışmalara baktığımızda geçiş cümleleri kurmaya gerek kalmadı. Dünya yeni bir sistem arayışındadır. Dünyanın büyük aktörlerinin önümüzdeki periyotta nasıl yol haritası izleyeceği en kıymetli hususlardan bir adedidir. Türkiye bütün gelişmelerin merkezinde kilit ülke olma rolünü net bir formda korumaktadır.
Avrupa önderleri gerek hukuk gerek unsurlar açısından birtakım tenkitler getiriyorlar Lider Trump’ın tasarruflarıyla ilgili olarak. Bugün eleştirdikleri mevzular kendilerinin yıllarca Türkiye’ye dönük ortaya koydukları ikili standart siyasetinin özeti olarak önlerine gelecektir. 2. Dünya Savaşı sonrası sistem bu tartışmayla sona ermiş gözüküyor. Önümüzdeki devirde AB’nin nasıl yol çizeceği NATO’nun ömrünü nasıl sürdüreceği, dozunun, misyonunun ne olacağı gibisinden birçok tartışma arka geriye gelecektir. Bütün bunlara bakıldığında Türkiye kilit bir rol üstlenmeye devam edecektir.
Uzun yıllardır Avrupa’da güvenlik mimarisyle ilgili pekçok tartışma yapılıyor. Avrupa Ordusu’ndan bahsedilir lakin rastgele ilerleme sağlanamaz. Türkiye’nin bu bahiste ne kadar vazgeçilmez olduğunda pekçok makale ve siyasi beyanatı görüyoruz. Avrupa’lı dostlarımıza Türkiye’yi yalnızca güvenlik bahislerine indirgeyemezsiniz, Türkiye’yi demokratik kıymetler, ekonomik refah, toplumsal bedellerin paylaşılması ve bu bahislerin ortaya çıkması bakımından değerlendirmeleri gerekir. Yıllardır ortaya koydukları Türkiye ile ilgili ikili standartlarla yüzleşmenin vaktidir.
Birtakım bahisleri müzakere etmek için fasılları dahi açmaktan çekiniyorlar. Türkiye bu fasılların gereklerini yerine getirmezse onlar fasılları kapatmamış olurlar. Bu hususta bile kapıyı kapatmaya çalışan pozisyonları var. Türkiye’nin önderler doruğuna iştiraki Merkel ve Sarkozy devrinde artık yapılmamaya başlanmıştı. Yakın vakitte Ukrayna konusunda birtakım toplantılar yaptılar. Türkiye’siz toplantının rastgele sonuç doğurmayacağını tabir ettik. AB açısından global güç olmanın yolunun yalnızca Türkiye’nin tam üyelik olmasından geçtiğini söz etmiştik. Bugün Türkiye’nin AB üyeliğini çok sağın birtakım atakları üzerinden erteleyenler ya da dışlayanlar kendi demokrasilerin çok sağ siyasetler kuşatıldığını düşünüyorlar.
Bunlar Türkiye’nin yıllardır ortaya koyduğu tezlerin ne kadar değerli olduğunu ortaya koyuyor. Yalnızca güvenlik temelinde indirgemecilik temelinde ele almazlar, Türkiye’nin Avrupa demokrasi çerçevesi eli gelerler. Hem bölge, hem dünya, hem Akdeniz hem Avrupa güvenlik mimarisi açısından yepisyeni fırsat pencerelerin çıktığı herkes tarafından görülecektir. Bugün ortaya çıkan memleketler arası hukukun zedelenmesi, dünya tertibinin adaletsiz tarafından daha çok kuşatılması karşısında kapsayıcı siyasi modellerin ortaya koyulması bakımından son derece ilham verici olacaktır.
Suriye’deki gündemi yakından takip ediyoruz. Suriye’deki her olayın bizi etkilediği açıktır. Maalesef orada günler evvel bir Esad’a bağlı kimi kümelerin legal idareye karşı akın gerçekleştirmesi sonucunda birtakım olaylar meydana geldi. Ortaya çıkan çatışmalar oldu. Bu kaosu tetiklemeye çalışan odakların harekete geçtiğini gördük. Alevi, Nusayri kardeşlerimize dönük hücumlar oldu ve hayatını kaybedenler oldu. Bu hücumları gerçekleştirenleri lanetliyoruz. Hakikaten Suriye’deki idare bir komite kurdu Alevi-Nusayri kardeşlerimizle ilgili süratle inisiyatif oldu. Koydukları irade son derece kıymetlidir. Bunların cezalandırılması son derece kıymetli olmaktadır. Biz olay olduğu andan itibaren ‘Burada Esad artığı olarak bildiğimiz birtakım kümeler silahlı akınlar gerçekleştirdiler’. Bu silahlı saldırıyı elbette lanetliyoruz. Tıpkı halde sivilleri gaye almasını lanetliyoruz.
Esad’ın yaptığı katliamlar Nusayrilere mal edilemez, YPG’nin yaptığı katliamlar Kürtlere, DEAŞ’ın yaptığı katliamlar Araplar’a mal edilemez. Mezheplerin her biri son derece saygıdeğer fikir okullarıdır, son derece büyük ekollerdir. Lakin siyasi mezhepçilik büyük bir zehirdir. Maalesef birtakım CHP’li milletvekilleri Hatay’a yaptığı ziyaret esnasında son derece yanlış eksende, çarpıtma yaparak olayı öteki bir yere taşıdıklarını gördük. 2-3 kişinin siyasi mezhepçilik temelinde oldu. Oradaki katliamın ardında Türkiye’nin himaye ettiği gibisinden çok ayıp ve çok büyük palavraya imza attılar. Buradan siyasi kaldıraç elde etmeye çalıştılar. Yaptıkları iş ilkel, bayağı ve oradaki kardeşliğe ziyan veren siyasi mezhepçilikten öne hiçbir şey söz etmedi.
Biz siyaset yapıyoruz, yaptığımız siyaseti unsurlar temelinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz Suriye’ye baktığımızda Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Şii, Alevi, Dürzilerin Suriye’nin geleceğinden eşit vatandaşlar olmasını tabir ediyoruz. Birileri çıkıp memleketler arası müdahale daveti yapması Suriye’yi yeni bir kaosa sürüklemekten öbür bir hedefe hizmet etmez. Bütün siyasi mezhepçiliğin karşısında birtakım siyasi odakların hangi emellerin olduğu nettir. Bizim Esad artığı dediklerimiz orada silahlanmış, kimisi dağa çekilmiş, kimisi yer altına girmiş yine örgütlenerek birtakım devletlerin vekil gücü olarak hareket ederek bu saldırıyı gerçekleştiren teröristlerdir.
Herhangi terör olayı karşısında topyekün bir kümenin suçlanması o terör aksiyonu gerçekleştirenlerin gayesine hizmet eder. Hiçbir etnik, mezhebi kümenin topyekün suçlanması hakikat değildir. Nusayri terörist, Sünni terörist, Alevi terörist, Arap terörist, Kürt terörist, Türkmen terörist demek yanlıştır. Terörist teröristtir. Biz bunların hepsine karşıyız. Orada 2-3 CHP milletvekilinin alenen siyasi mezhepçilik yapmasının nasıl kışkırtıcılık yaptığı görülmüştür.
Orada yıllarca kendilerinin rastgele bilgisi bile olmadığı durumlarda biz orada Sünni, Nusayri, Alevi, Dürzi başkanlarla yıllardan beri bağlantılarımızı sürdürüyoruz. Ülkemizi siyasi mezhepçilik belasından da kurtarma konusundan hassasiyetimizi en yüksek düzeyde tutmaya devam edeceğiz. Baas rejimi kurmak isteyenlerin ne yapmak istediğini görüyoruz. Yıllar evvel sayın Cumhurbaşkanımız geçmişte Esad idaresiyle görüştüğü vakitlerde oradaki Kürtlerin ve farklı mezheplerin eşit muamele görmesinden bahsediyordu. Terörle bulaşmış bütün ögelerin Suriye’den temizlenmesi gerektiğini söylüyoruz. Etnik ve mezhep kümelerinin Suriye’nin geleceğinde eşit rol üretmelidir.
Ermenistan’ın Azerbaycan’ı gaye alan kanunları birtakım anayasa hususlarını değiştirmesi son derece değerli olacaktır. Yılarca sorunu çözmek için kurulmuş lakin sorunu çözmekten çok karmaşıklığına yol açmış AGİT/MİNSK kümesinin rastgele bir manası kalmamıştır. Bundan sonrasında bütün adımlar gerçekleştiği vakit Türkiye-Ermenistan ortasındaki olağanlaşma süreci ivme kazanacaktır. Kafkasya barışı yararlı çıkacaktır.
Bugün 2 saate yakın bir görüşme yaptık. Burada siyasetin lisanının hakikat kurulması gerekir. Nasıl bir lisanı tercih ettiğimizi en detaylı formda sizlerle paylaşıyorum. Önceliğimiz PKK’nın silahları bırakması ve kedini feshetmesidir. Öncelikli hususumuz bu çerçevede kıymetlendirilmesi gerektiğidir. Ben ve Efkan Bey daha evvelki süreçlerde de bulunmuştuk. O süreçlerin işleyişine dair ağır deneyimimiz var. Gelinen noktada sayın Devlet Bahçeli’nin tarihi daveti sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade kıymetli fırsat penceresi araladı. Ne denirse densin, tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak unsuru çerçevesinde önümüzdeki teklifleri bu çerçevede ele alacağız. Devletin niteliklerinden, milletin kıymetlerinden pazarlık üzere yaklaşımı mutlaka gündemimize almıyoruz. Genel olarak Türkiye’de bu hususlarla ilgili önümüzdeki devir için ‘Türkiye Yüzyılı’ diye sayın Cumhurbaşkanımız biraz değinmişti. Önümüzdeki süreçte açılacaktır bu. Demokrasi standartları yükseltmelidir. Şu an bu hususla ilgili konuşulması gereken gündem terör örgütünün silahı bırakması ve kendisini feshetmesidir. Bir grup orta kategorilerinin, geçiş kategorilerinin olmaması gerekir. Odağımız bu çerçevededir. Hangi isimle olursa olsun PKK; YPG; SDG bütün tabelalarıyla bu silahın bırakılması gerekir.
Genel olarak çerçevesi itibariyle biz burada Suriye’nin bir toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunduğumuz için Suriye içerisinde birtakım modüllerde birtakım silahlı kümelerin olması, Baas rejiminden kalma birtakım silahlı modellerinin yaşamasını gerçek bulmuyoruz. Bizim açımızdan nettir, YPG ve SDG terör örgütleridir. Bu Suriye’nin toprak bütünlüğünü de tehdin eden, birtakım devletçik modeli gibisinden yapı imgesi vermektedir, bunun ortadan kalkması demektir. O mutabakatın hususları içerisinde oradaki silahlı ögelerin Suriye ordusunun kesimi olmasıdır. Yolunu Suriye idaresi bulacaktır. O bölgenin Suriye idaresine girmesi, Suriye bayrağının temsili olması üzere bir yaklaşım çerçevesinde bu yorumla bu mutabakatın Suriye için olumlu sonuç doğurabileceğini kıymetlendiriyoruz.
Anlaşmadan sonra kimi PYD yöneticilerinin muahedeyi farklı yorumları gördük. Terör örgütünün kurduğu kelamda hakimiyet alanlarını müdafaaya, bir bütün olarak silahlı gücünü muhafazaya devam edeceği üzere bunlar sıkıntıyı olumsuz yere getir. Bu Suriye’nin güvenliği açısından da olumsuzdur. Bizim açımızdan gerçek olan şudur, mutabakatın hususların literal manada Suriye’nin bütünlüğüne katkı verecek halde uygulanması gerekir. Cumhurbaşkanımız Esad idaresi vaktinden beri söylüyor, Suriye Kürtlerinin eşit vatandaş olarak hayatta yer almaları, geleceğe itimat içinde bakabilmeleri. Tıpkı Türkmenler ve Araplar için söylediğimizi Kürtler için de söylüyoruz. Bu mutabakat uygun bir çerçevedir, uygulanması da bu doğrultuda olması gerekir.
Sayın Cumhurbaşkanımız devletimizin başıdır, bütün bu görüşmeleri onun iradesiyle gerçekleştiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız terörsüz Türkiye amacına büyük dayanak vermektedir. Prensipleri herkes tarafından bilinmektedir. Tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet unsuru bu çerçevededir. Terör örgütünün silah bırakması daveti ve kendisinin feshetmesi daveti ortaya çıktı. Bunun pratiğe dökülmesi gerekir. Nasıl silah bırakılacak, nereye bırakılacak? Natürel ki devletimizin bu mevzudaki kapasitesi yüksektir.
Hedef terör örgütünün silah bırakmasıdır. Natürel ki muhtaçlık olduğunda görüşme yapılabilir. Öteki öteki mevzular gündeme gelebiliyor. Bütün bu gidiş gelişlerin aslı bu davetin yapılmasıydı. Davet da yapılmasıdır. Örgütün silah bırakması için. Muhtaçlık duyulursa bunda sonra da ziyaret yapılabilir. Temel olan kısa vakit içinde bu adımların atılmasıdır.
