Fatih Portakal tartışması dinmek bilmiyor: Kim, ne dedi… Che tişörtüyle çıktı

PORTAKAL: “TÜRKİYE KAİDELERİNİ BİLEN BİR GAZETECİLİK YAPMANIZ GEREK”

Fatih Portakal, dün Halk TV’de gazetecilerin gözaltına alınmasının akabinde “Türkiye kurallarını bilen bir gazetecilik yapmanız gerekiyor.” paylaşımıyla tenkit konusu oldu. Portakal şu tabirleri kullandı:

“Sizin üzere deneyimli bir gazetecinin ve Türkiye’de yaşayan ve Türkiye üzere bir ülkede gazetecilik yapan, Türkiye koşullarını bilen bir gazetecilik yapmanız gerekiyor. Her şeyden evvel gazetecilik istikametinden yapmamanız gerekiyor. Barış’ı bu istikamette eleştirebilirim, tenkit hakkına da sahip olduğumu düşünüyorum. Yapmaması gerekiyordu ve bugün X kanalında paylaşmıştı. Hakikat mudur gözaltısı, bu formda gözaltına alınmaması gerekiyordu. Çağırırsınız masraf tabirini verir. Bu da bir gösteri mu evet, biraz gösteri yapıyor yani gördüğümüz kadarıyla Emniyet üniteleri “Alıyoruz işte bak, tekrar alıyoruz!”

Portakal öte yandan gözalına alınmasıyla ilgili şunları söyledi:

“Doğru mudur gözaltına alınması? Bu formda gözaltına alınmaması gerekiyordu. Çağırırsınız sarfiyat tabirini verir. Bu da bir gösteri mu evet, biraz gösteri yapıyor yani gördüğümüz kadarıyla emniyet üniteleri ‘Alıyoruz işte bak, yeniden alıyoruz’. Çağırırsınız Serhan Asker’i, Barış Pehlivan’ı ifaden nedir diye sorarsınız. Kaçacak mı, gidecek mi, gidecek öteki bir yeri yok ki. Burada biraz da ‘kamuoyunu harekete geçirelim’… Dün vardı ya bir kelam ‘Kılıcın keskin tarafıyla, kılıcı tutan el’. İşte burada tahminen de bu gözdağını vermek istediler. Madalyonun bir tarafında bu gazetecilik etiği açısından hakikat bir hareket miydi, bence değildi. Barış Pehlivan’ın kendini bir defa bu tarafta sorgulaması gerekir. Bu gözaltına alınış hali olağan midir? Türkiye kurallarında olağan, alıştık artık!”

PORTAKAL KELAMLARINI YİNELEDİ: “ARKASINDAYIM”

Portakal, gelen tenkitlerin akabinde kelamlarının gerisinde olduğunu belirtti. Portakal ayrıyeten Suat Toktaş’ın yayınladığı ses kaydında sorumluluğu üstlenip Pehlivan’ın gözaltına alındığı anlarda “Ben de geliyorum” demesi gerektiğini belirterek bu ses kaydının yayınlanmasından “Halk TV’nin işverenin da haberi vardır” dedi. Portakal hususa ait şu tabirleri kullandı;

“Düşüncemin gerisindeyim, söylediklerimin de ardındayım. Yanlış olan bir şeyi neden savunayım ki, savunamam. Yapılmaması gereken, bir şeydi. Sorarsın “Yayınlayayım mı, yayınlamayayım mı?”. O da derki “Yayınla” yayınlarsın, der ki “Yayınlama” yayınlamazsın. Halk TV’nin Ana Haber Sunucusu Ece, bile “Hata” olduğunu söylüyor. Bunu söylediğin vakit sevimsizlik, sevimsiz olarak görülüyorsunuz ancak yanlışı destekleyemem arkadaş.

Şunu da eleştiriyorum, gözaltına almak bu kadar kolay mı? Gösteri yaparak. Gelirsin, adama bir tebligat çıkartırsın, gel ifadeni ver dersin. Adamı alıyorsun, sabaha kadar da bekletiyorsun, eziyet çektiriyorsun. Buna da sonuna kadar karşıyım ancak yanlış varsa onu da söylüyorum.”

İSMAİL KÜÇÜKKAYA: “KIRILMIŞTIM, KIRGINDIM”

Halk TV’deki “Yeni Bir Sabah” programında İsmail Küçükkaya, Portakal ile ilgili şunları söyledi:

“Onların gazeteciliğini sorgulamak kimsenin haddi değildir. Barış Pehlivan’ın gazeteciliğini sorgulamak kimsenin haddi değildir. Bedel de ödemiştir. Bu 3 gazeteci arkadaşım bir yurt severdir. Ülkelerini çok severler. Anayasamıza bağlıdırlar. Fatih orada zamanlama ve içerik prestijiyle çok büyük bir kusur yaptı. Fatih Portakal arkadaşım.”

Ardından Portakal’ın yöneticisini aradığını söyleyen Küçükkaya, kelamlarını tekrarlayan Portakal’ı şu tabirlerle eleştirdi:

“DAHA DA İLERİ GİTTİ”

“Önceki gün Fatih Portakal’ın o açıklamalarını görünce çok üzülmüştüm, kırılmıştım hakikaten de. Kızgındım da… Lakin dün devam etmez diye düşünmüştüm. Sonra onu arayacaktım ancak evvel dedim ki arkadaşı var onun çok yakın arkadaşı. Geçmişte ben de birlikte çalıştığım. Sonra bugün de yöneticisi, hem çok yakın arkadaşı hem de yöneticisi.

“FATİH BUNA İNANARAK SÖYLÜYOR”

Bugün de onunla konuştum. Ya dedi abi dedi sen Fatih’i biliyorsun o ne düşünüyorsa söyler, nereye gideceğini hesaplamaz dedi. Uzun konuştuk. Baktım Fatih bunu bilerek, gerisinde durarak ve inanarak söylüyor. Dün akşam izledim daha da ileri gitti.

“FATİH’İ ARAYACAKTIM AMA…”

Fakat dün gaye gösterme yaptı. Çok yadırgadım. Cafer Mahiroğlu’nu da gaye gösterdi, Halk TV’nin yönetim kurulu liderini… Bizi yönetenler halka bakıyor. Siz bir ana haber sunucusu olarak bunu söyleyince ‘benim bunu tutuklamamda bir kamuoyu yansısı olmaz’ diyorlar. Hasebiyle zamanlama ve içerik farklı ayrı ele alınması gereken mevzular.

Sonuç prestijiyle 75 bin tweet geldi onun aleyhine lakin Fatih ‘ben böyleyim arkadaş’ dedi. Mahalle baskısı sözünden bahsetti.

ÜNER: “BÖYLE DEVİRLER ŞAHSİYET RÖNTGENİ GÖREVİ”

Ece Üner Halk TV ekranlarında Portakal’ı eleştirerek şunları söyledi:

“Yayının başında dedik ya problem şahıslar değil sorun Türk milletinin şahsiyeti. Şu anda o şahsiyet hadım edilmeye, iğdiş edilmeye çalışılıyor. Bu türlü periyotlar aslında bir şahsiyet röntgeni misyonu görüyor. O röntgende kim şahsiyetli, kim omurgalı, kim omurgasız, kim şahsiyetsiz çok net görüyoruz. Bugün mahalle baskısı var mı yok mu ben bilmem. Fakat dehşetli bir iktidar baskısı var. Onun için bugün mahalle dedikodusu yapmak yerine dayanışma günüdür. Gazeteciler alınırken öbür bir gazetecinin “yanlış yaptın” diyerek gözaltını yasallaştırılmasını size bırakıyorum. Lakin şu kadarını söyleyeyim. Bu türlü günler nitekim şahsiyet röntgeni üzere günler. O röntgenden çıkıyor kim şahsiyetli kim şahsiyetsiz.”

AYDIN: “NE VAKİTTEN BERİ GAZETECİLER, BİRBİRLERİ GÖZALTINA ALINIRKEN BU TÜRLÜ KONUŞUYOR”

Halk TV sunucusu Şule Aydın, Portakal’ı şöyle eleştirdi:

“Her şeyin bir adabı vardır, vakti vardır, ne vakit söylediğiniz çok değerlidir, değerlidir. Ne vakitten beri gazeteciler birbirleri gözaltına alınırken bu türlü konuşuyor? Kimler bu türlü konuşuyor, tarihe dönüp hatırlayalım, hangi gazetecilerin kimlerle ilgili neler söylediğin…

Fatih Portakal tehdit edildiğinde bu ülkedeki herkes izleyeni de gazeteciler de omuz omuza olmuştu. Fatih Bey uzun uzun gazetecilik dersi verdi. Fatih Portakal, siz birinci iktidar sopasıyla karşılaştığınız an çok uzun mühlet ekranda olmadığınız, ekrandan çekildiniz. Gazeteciliğini tartışmaya açtığınız Barış Pehlivan o vakit cezaevine giriyordu, gazetecilik yapmaya devam ediyordu. Birine gazetecilik anlatırken, gazetecilik etiğinden, prensiplerinden kelam ederken evvel yaptığınız gazeteciliğe bakıp kendinizi tartışacaksınız. Lakin siz o yerde değilsiniz. kendinizin ekrandan çekilmek zorunda kaldığı bir periyotta, o periyotta de gazetecilik yapmaya çalışan ve bedel ödeyen bir gazeteciye gözaltına alındığı gün bunları söyleyemezsiniz. Her şeyin bir adabı var ya…

“Herkes ne söylediğini bir duysun, bilsin. Son altı aya dönelim, gazetecilik tartışacak bir yerde misiniz diye soralım. Sizin gazeteciliğini eleştirdiğiniz Pehlivan hangi haberleriyle gündeme gelmiş, siz son altı ayda hangi haberle gündeme gelmişsiniz? Siz bu işi yapanların hayal bile edemeyeceği maaşlarla gündeme gelmişsiniz, takım arkadaşlarınızın bundan ıstırap duymasıyla gündeme gelmişsiniz. Barış Pehlivan kürsünden tehdit edilmesiyle gündeme gelmiş, yaptığı haberlerle gündeme gelmiş. O yüzden oturduğunuz konforlu alanlarınızdan beş kez cezaevine girmiş biriyle ilgili bir şey söyleyeceğiniz vakit bir değil on kere düşünün. Cezaevindeki bir kişi ya da o kişi burada değilse, ekranın da en temel kurallarından biridir, kelam hakkını kullanamayacak biriyle ilgili bir şey söylediğiniz vakit ne dersiniz, karşılıktı hakkını kullanamıyor. Konuşturmazsınız o kişiyi. Ne haddinize! Bir de alkış tutsaydınız tam o denli bitirmiş olurdunuz. İzleyicilerin aklına, vicdanına teslim ediyoruz bu terbiyesizliği.”

SAYMAZ: “BUNUN NERESİ GAZETECİLİK”

İsmail Saymaz katıldığı programda Portakal’ı eleştirerek şu sözleri kullandı:

“Suç kimin diyerek arkadaşlarımız hangisinin kusurlu, hangisinin hatalı olduğunu ekran önünde tartışması, onun meslek etiğini geçtim bulunduğu kürsünün işi değil, bu savcının misyonu. Talimatın Cafer Mahiroğlu’ndan geldiğini sav etmesi baskı altında olan bir kanalı ihbar eden bir yaklaşımdır. Bunun neresi gazeteciliktir?”

MAHİTOĞLU: “BENİ GAYE GÖSTERİYOR”

Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu, Portakal’a şöyle reaksiyon gösterdi:

“Sözcü Televizyonu’nun ana haber sunucusu Fatih Portakal, arkadaşlarımızı, gazeteciliğimizi eleştirmekle yetinmemiş beni maksat göstermiş. Halk TV düşmanlarını, trolleri anlıyorum ama kendisini muhalif bir kanalda ana haber sunucusu olarak konumlayan bir şahsiyet sanki beni amaç göstererek ne yapmak istiyor? Yaptığı şeyin maksat gösterme, olduğunu bilmiyor olamaz. Beni maksat göstererek “Gözaltılar yetmez onu da almalısınız” demek istiyor. Benim Türkiye Cumhuriyeti’nin maddeleri önünde veremeyeceğim hiçbir hesabım yok lakin sen ve senin gibiler bu türlü vakitlerde hesap görmek ister, maksat gösterir. Zira prensipsiz, kifayetsiz zavallıların genel davranışıdır bu. Sen Halk TV’deki onurlu gazetecilere, hele de yıllardır gazetecilik yapan arkadaşlarımıza laf atarken asıl maksadının ben olduğumu en azından açık etmiş oldun.”

ŞEKER: “HABERCİ İLE PORTAKAL’I KARIŞTIRMAMALI”

Halk Tv spikeri Beğenilen Şeker’den Fatih Portakal’a “Elma ile armudu, haberci ile de portakalı karıştırmamak gerek” sözlerini kullandı.

ÖZEL: “HİÇ DUYMAMAMIZ GEREKEN CÜMLELER DUYUYORUZ”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanmasına yönelik kelamlarında kullandığı sözler dikkat çekti:

“Onun idaresindeki bütün bir gruba onun üzerinden gözdağı veriyorsunuz ve diyorsunuz ki bu halk bu millete doğruları söyler, sen merak edilen soruların yanıtlarını onlar ismine sorarsan ve hakikatin peşine düşersen senin yerin Silivri’dir. Suat Toktaş bunlara bundan korkmadığı için daha evvel zira bu birinci defa yapılmıyor. Bundan evvel çok sayıda gazeteci gözaltına alındı, tutuklandı, hapishanelere konuldu. Bu yolda dönenler oldu, bir de Suat Toktaş üzere direnmeye devam edenler…

Bu süreçte herkes döndü, Cafer Mahiroğlu ne yapacak diye baktı. Değerli bir yürek gösterdi, değerli bir sahip çıkışta bulundu. Ve teslim olmayacağını, uğraş edeceğini söyledi. Tarihte bu cümlelerinde çok değerli bir yeri var. Hiç duymamamız gereken cümleler duyuyoruz bir de. O cümleleri de sahipleri açısından tarihe çok kara lekeler bırakıyorlar. O kara lekeleri ben hani not ediyoruz demeyeceğim, millet vicdanına not ediyor. Bu türlü günde dayanışma dışında bir şeyin mızıldamanın bile iktidara yaradığı bir süreçteyiz. O yüzden bir defa daha herkese çağrım. Mızıldamaya bile gerek yok. Sessiz kalmak bile, susmak bile hatta iktidara güç vermektir. Sahip çıkma vaktidir. Bugün daima bir arada, her birimizin birbirine sahip çıkma vaktidir. Bu türlü bir anlayışla yaklaşıyoruz sıkıntıya.”

CUMHURBAŞKANI DANIŞMANI: “BUNLARA NAZARAN GAZETECİ YANLIŞ YAPAMAZ”

Cumhurbaşkanı Danışmanı İsmail Mert ise, Ece Üner’in sözlerini alıntılayarak şu tabirleri kullandı:

“Yanlış yaptın denemezmiş gazeteciye… Zira bunlara nazaran gazeteci yanlış yapmaz, gazeteci yanılgı etmez, gazeteci istediği biçimde davranır, gazetecinin sonu yoktur gazeteci gazeteci gazeteci…”

ALTAYLI: “SORUŞTURMA AÇILMASINDA YANLIŞ TARAF YOK”

Fatih Altaylı ise ses kaydının yayınlanmasının yanlış olduğunu söyleyerek şu sözlerde bulundu:

“Barış Pehlivan eksper ile bir telefon görüşmesi yapmış daha sonra da bunu Halk TV’deki programında yayınladı. Bununla ilgili de daha sonra bir soruşturma açıldı. Bu soruşturma ilgili kişinin yani bu meşhur eksperin şikayeti üzerine açılmış olması gerekiyor. Zira bu şikayete bağlı bir cürüm bildiğimiz kadarıyla kanunda yazdığı kadarıyla… Bu soruşturmanın açılmasında hiçbir yanlış taraf yok.

“ŞİKAYETÇİ OLMA HAKKI VAR”
Şu açıdan söylüyorum. Rastgele birinin sesini bilgisi dışında ve müsaadesi dışında kaydedip ve tekrar müsaadesi dışında yayınlamak yasal olarak hakikat olmayan bir iş. O yüzden de bu kişinin ‘kardeşim bana haber vermedin. Benden müsaade almadın. Bu konuştuklarımızı yayınlayamazsın’ diye şikayetçi olma hakkı var.

Bu şikayete dayalı olarak da elbette ki Barış Pehlivan’ın ya da bu işi yapan her kimse, sensen sen, bensem ben söze çağırılabiliriz savcılık tarafından şikayete bağlı olarak. Bu yüzden Barış Pehlivan’ın şikayet edilmesi ve gerisinden da bu şikayetle ilgili tabir vermeye çağrılmasında hiçbir anormallik yok.”

“GAZETECİLİĞİN VAZGEÇİLMEZİ OLDU”
Sen biliyorsun ben de, haftanın muhakkak günleri, bazen haftanın 5 günü neredeyse çeşitli şikayetler nedeniyle gidip mahkemede tabir veriyorum. Dün de gittim, bugün de diğer mahkemeye gidicem. İşimizin bir modülü oldu bu. Türkiye’de gazeteciliğin vazgeçilmez ögelerinden bir tanesi adliyeye taşınmak oldu.

“GEREKSİZ YERE TOPLUMDA GERGİNLİK YARATILIYORLAR”
Burada garip olan şu, Barış Pehlivan’ı işyerine gelirken apar topar gözaltına alıyorlar. Kardeşim, bir bu terör cürmü değil, kaçacak değil bir şey yapacak değil. Çağırırsın masraf meskenine sonra da dava açılır. Bunun cezası aşikâr. Neden apar topar gözaltına alınıyor. Barış’ın alındığı yetmiyor, peşine Serhan Asker’i aldılar. Sonrada Seda Selek’i gözaltına aldılar. Bunlar niçin? Tabir almayın, çağırmayın diyen yok. Barış tamam lakin başkalarını söze niçin çağırdılar anlamadım. Haydi çağırdınız gözaltı neyin nesi? Gereksiz yere toplumda gerginlik yaratıyorlar. Hangi münasebetle, uzun vaadede hangi planın kesimi olarak bunu yapıyorsunuz?”

GÜLTEKİN: “PORTAKAL’A YAPILAN LİNÇ KORKUNÇ”

Levent Gültekin de Portakal’a dayanak vererek şu tabirleri kullandı:

“Fatih Portakal’a yapılan linçe baktım müthiş bir şey. Muhalifler delirdi. Türkiye’de şöyle bir muhalif algı var: En uygun muhalefet benim müsabakası var güya. Birtakım arkadaşlar kendinden diğerini muhalif kabul etmiyorlar.”

MOLINAS: “PORTAKAL’A NAZARAN PLATON RUS FİLOZOFMUŞ”

Şalon Genel Yayın Yönetmeni Ivo Molinas ise, Portakal’ın canlı yayında Antik Yunan filozofu Platon’a, “Antik Rus filozofu” demesini şöyle eleştirdi:

“Fatih Portakal’a nazaran Platon Rus filozofmuş. Yuh bile az kalır koskoca kanalın ana haber sunucusuna…”

ÇAPA: “PLATON’U RUSYA’YA NASIL IŞINLADIN”

İşletmeci ve gazeteci İzzet Çapa da Portakal’ın, Platon’a yönelik kelamlarını eleştirerek şu tabirleri kullandı:

“Platon’a 1500 yıllık bir vakit seyahati yaptırıp, onu Atina’dan Rus steplerine nasıl ışınladın Sayın Portakal?

Fatih Bey, Gazetecilik sadece ekrandan parmak sallamakla, yüksek perdeden konuşmakla olmaz. Bilgi, donanım ve araştırma gerektirir. Bilhassa de tarih ve ideoloji üzere esaslı alanlara giriyorsanız, temel bilgilerden bile haberdar olmanız gerekir. Antik Yunan filozofu Platon’u “Rus” sanmak sadece sizin değil, editör grubunuzun de bir bilgi testinden geçmesi gerektiğini gösteriyor.

Hata üstüne yanılgı yapıyorsunuz… Sokrates’in öğrencisi ve arkadaşı “Pluton” dediniz! Platon’u karıştırdınız, bari Sokrates’ten kuşku etseydiniz! Demek ki Sokrates’i de Rus sanıyorsunuz. Ne vahim!

Fatih Bey, gazeteci gelen bilginin doğruluğunu sorgulamak zorundadır. Bir gazeteci olarak, size sunulan bilgiyi eleştirel bir süzgeçten geçirebilmeliydiniz. Fakat, görünen o ki, bu temel bilgiyi denetim etmeden kamuoyuna sundunuz.

Tarih konuşacaksanız, ideolojiye girecekseniz, en azından temellerini öğrenmelisiniz. Bilginiz yoksa, bunu yanlış bilgiyle örtmeye kalkışmamalısınız. Yanlış bir bilgi karşınıza geldiğinde, “Bu yanlış” diyebilecek donanıma sahip olmalısınız.

Keşke gazetecilik dersi vermeye kalkmadan evvel tarih ve ideoloji konusunda biraz daha derinleşseydiniz. O vakit Platon’un Antik Yunan filozofu olduğunu ve onun yaşadığı devirde Rusların şimdi tarih sahnesine çıkmadığını bilirdiniz.

Sadece konuşmak yetmez, doğruyu bilmek ve yanlışı ayırt edebilmek de gerekir. Bu seviyesizliğe daha fazla tanıklık etmeye niyetim yok. Siz bu ekranlarda olduğunuz sürece SÖZCÜ Ana Haber benim için bitmiştir!”

SAÇINTI: “PORTAKAL GAZETECİ DEĞİL SUNUCUDUR”

Yönetmen, senarist ve oyuncu Müfit Can Saçıntı ise Portakal’ı şöyle eleştirdi:

“Sayın Fatih Portakal, gazeteci değil sunucudur. Sunuculuk konusunda ders almak zorunda olan bir sunucudur. Hukukla ilgili, gazetecilikle ilgili, siyaset bilimiyle ilgili temel kavramları bilmeyen birisi olduğunu her konuşmasında ispatlamaktadır… Özeleştiri vermek yerine söz israfı yapmaya devam etmektedir. Özeleştiri yapmak yerine harf israfı yapmaya devam ederse üç beş kelam etmek boynumuzun borcudur. Hadsize had bildirmek, yetime kaftan giydirmekten evladır!”

PORTAKAL’DAN CHE TİŞÖRTLÜ YAYIN

Fatih Portakal son olarak YouTube yayınına Che Guevara tişörtüyle çıktı. Portakal, kendisine hakaret edenleri avukata verdiğini açıkladı. Portakal YouTube kanalından yaptığı canlı yayında Barış Pehlivan hakkında söyledikleri için kendisine yöneltilen yansılara cevap verdi:

“Öfkenizi ve sonunuzu benden çıkartmaya çalışıyorsunuz, bunu yapmayın. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışıyorsunuz. Hakaret etmek istiyorsan, bunu yapamazsın. Hakaret gördüğüm anda bunu avukatlara veriyorum. Hakaret edeceksen, rencide edeceksen yahut eleştirin varsa bunu düzgün cümlelerle yazın..

Halk TV’yi sonuna kadar izle. Nevşin’i izle, Fatih’i izle, Enver’i izle. Kim yayın yapıyorsa onu izle. Beni izlememe hakkın var; burada da Sözcü’de de.”

ALPAT: “CHE TİŞÖRTÜ GİYMİŞ”

Şair ve muharrir İnönü Alpat da Che Guevara tişörtü ile Youtube yayını yapan Portakal’ı alıntılayarak “Che tişörtü giymiş” dedi.

NE OLMUŞTU

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında “kamu davalarında misyonlu eksperlerden biri olan şahsı maksat gösterdiği” gerekçesiyle kendisi hakkında soruşturma başlatıldığını duyurmuştu. İmamoğlu’nun bahsettiği uzman ile görüşmenin ses kaydı Halk TV’de yayınlanmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “Kişiler Ortasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması ve Bilirkişiyi Etkilemeye Teşebbüs” cürümlerinden pazartesi günü prestijiyle soruşturma başlatmıştı.

Gazeteci Barış Pehlivan ve program koordinatörü Kürşad Oğuz gözaltına alınmaları sonrası isimli denetimle hür bırakılmıştı. Halk TV Sorumlu Müdürü Serhan Asker ve gazeteci Seda Selek de çıkarıldıkları mahkemece isimli denetim kaidesi ve yurt dışı çıkış yasağıyla özgür bırakılmıştı. Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ise tutuklanmıştı.