HÜDA-PAR’dan kışkırtıcı çalıştay: Amaç ‘Milli Çözüm Süreci’ni baltalamak mı
Başta HÜDAPAR olmak üzere, İslamcı Kürt ayrılıkçıları adeta Ulusal Tahlil Süreci’ni baltalamak için gaza bastı. Bu çevrelerin yaptığı son toplantılar ve açıklamalar, Türk-Kürt ayrışmasını körükleyici talepleri içeriyor.
HANİ SİLAHLARIN SUSMASI ÖNEMLİYDİ
Bu vakte kadar, Kürt hareketinin muhafazakar oluşumları, “Kürt probleminin çözümü” ismiyle çeşitli taleplerde bulundular. Bilhassa HÜDA-PAR geleneği, PKK ile örtüşen ve ayrışan tekliflerini gündemde tutmaya çalıştı. Bu bahiste PKK ile anlaşamadıkları noktaların başında, silahların devre dışı bırakılması geliyordu. Geçen seferki açılım sürecinde de HÜDA-PAR ve başka İslamcı Kürt ögelerin tavrı şöyleydi: PKK ‘silahtan vazgeçemediği’ için sürecin başarısız olmasından sorumlu tutulmalıydı.
SÜRECİ SABOTE ETMEKTE YARIŞANLAR
Ancak MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin düğmesine bastığı yeni süreç, bu kesitlerden gereken dayanağı alamadı. Bilakis sürecin akamete uğraması için, adeta birbirleri ile yarıştılar. Öcalan’ın ve PKK’nın tekrar gündem getirmemeyi tercih ettiği çeşitli talepleri, bu sefer kelam konusu kesitler tartışmaya açtı. Son örneği de bugün yaşandı… HÜDA-PAR tarafından Diyarbakır’da “Kürt Problemine İnsani Tahlil Çalıştayı” düzenledi. Kürtçenin eğitim lisanı olmasından, Şey Sait’ten özür dilenmesine kadar akla bilecek bütün kışkırtıcı- bölücü talepler çalıştayın sonuç bildirgesinde yer aldı.
Bu çalıştayda konuşan AK Parti 23. Devir Milletvekili Abdurrahman Kurt da suratını alamayarak “Kerkük’teki Türkmen’e isteğini Diyarbakır’daki Kürde isteyemiyorsan senin imanında arıza var.” dedi.
Kurt’un bildirileri şöyleydi:
“Bizler, yeni yüzyılda Kürt Sorununun tahlili için aşağıdaki tespit ve tahlil tekliflerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz:
1- Kürt sıkıntısı, yüz yıldır tahlil beklemektedir. Tahlilsiz kalması halinde gelecek jenerasyonların heba olmasına sebep olacaktır. Bir yüzyıl daha kaybedilmemeli, barış ve adalet ile orijinal bir yüzyıl, birlikte inşa edilmelidir.
2- Kürtler, mevcut çatışmaların en büyük mağdurudur. Bu nedenle Kürdistan’da yaşayan tüm beşerler bölgede huzur istemektedirler. Ankara’nın saadeti, Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır.
3- Kürtlerin hak talepleri ve hassasiyetleri dikkate alınmadan yüzyılların oluşturduğu meseleleri çözmek mümkün değildir. Bu hassasiyetlerin başında İslam gelir ve İslamî pahalara alışılmamış hiçbir tahlil modeli Kürt halkı nezdinde karşılık bulmayacaktır.
4- Kemalist resmi ideolojinin dayatmaları sonucunda ortaya çıkan ve bugüne kadar yüz binlerce insanın vefatına ve büyük acıların yaşanmasına yol açan silahın ve şiddetin Kürt problemi için bir tahlil enstrümanıolmadığı tersine bu prosedürün Kürtlerin sahip olduğu beşeri ve siyasi gücü kriminalize ettiği ortaya çıkmıştır.
5- Savaş baronlarına ve askeri vesayetten yana olanlara bir daha fırsat verilmemelidir. Silahı bir tahlil tekniği olarak gören anlayış, başta siyaset kurumunun tüm bileşenleri olmak üzere toplumun tamamı tarafından mahkûm edilmelidir. Kürt probleminin çözüm adresinin siyaset kurumu olduğu asla unutulmamalı, siyasi yollarla yürütülen çalışmalar desteklenmelidir.
6- İç cephenin güçlenebilmesi için ulusçu resmi ideolojinin inkâr ve asimilasyon siyasetleri büsbütün terk edilmelidir. Ayrımcılığın sonlandırılması için yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalı, temel hak ve hürriyetler hiçbir kurala bağlanmamalı ve pazarlık konusu yapılmamalıdır.
7- Bugüne kadar edebiyatı çokça yapılan kardeşliğin artık hukuku da tahakkuk ettirilmelidir.
8- Kürtlerin büyük bir hürmetle andığı Pir Said–i Palevigibi Kürt âlimlere yapılanlar başta olmak üzere bu güne kadar yapılan zulümlerden ötürü devlet ismine özür dilenmeli ve mezar yerleri acilen açıklanmalıdır.
9- Ülkemizde siyasal istikrarın ve birlikteliğin tahkim edilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı çatısı altında yazılan Tarih ve Edebiyat kitaplarındaki resmi ideolojinin gerçeğe muhalif tezlerinden vazgeçilmelidir. Kürtlerin ve Türklerin Malazgirt, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı üzere kritik süreçlerdeki tarihi birliktelikleri sahih bir surette tekrar yazılmalıdır.
10- Kürtçe anayasal garantiye kavuşturulmalı, anadilde eğitimin önündeki bütün maniler kaldırılmalıdır. Anayasada Kürtlerin yokluğu değil varlığı garanti altına alınmalıdır.
11- Bir evvelki tahlil sürecinde yapılan yanılgılar bir daha tekrar edilmemelidir. Toplum nezdinde tahlile yönelik inancı zedeleyecek her türlü kelam, hal ve davranıştan kesinlikle kaçınılmalıdır.
12- Kürt sıkıntısının kaynağını oluşturan Kemalist zihniyetin eseri olan darbe anayasası değiştirilmeli ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.
13- Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu tanımlamasındanvazgeçilmelidir. Devlet lisanına hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı telaffuz tüm mevzuattan, literatürden ve eğitim müfredatından çıkarılmalıdır.
14- Kürtleri birbirinden ayıran Skyes-Picot sınırlarısembolik hale getirilmeli; insani, ekonomik, kültürel, toplumsal alakaların geliştirilmesi ve sılayı rahim hukukunun yerine getirilebilmesi için gerekli bütün kolaylıklarsağlanmalıdır.
15- Kürtlerin kişisel ve toplumsal haklarının tanınması, garanti altına alınması, barışın ve adaletin sağlanması ve güçlü ortak bir geleceğin inşası için tüm taraflar gecikmeksizin sorumluluk almalıdır.”
TEPKİLER GECİKMEDİ
Külliye’ye yakınlığı ile bilinen gazeteci Mehmet Çek, yaptığı paylaşımda HÜDA-PAR çalıştayını eleştirdi. Çek paylaşımında şunları tabir etti:
“BİR GARİP İŞLER BUNLAR….
Son günlerde PKK-dışı Kürtçü mahallede yaşanan inanılmaz hareketlilik dikkat çekiyor.
Bugüne kadar hiç olmadık formda hareketlendiler. Farklı platformlarda biraraya geliyor, açıklama üstüne açıklama yapıyorlar.
Bol bol Kürdistani telaffuzlarla süsledikleri açıklamalarında devlete talepler listesi sıralıyor, şöyle olmazsa tahlil olmaz, bu türlü olmazsa barış olmaz diye devam edip Türkiye’de Kürtçe resmi lisan olmazsadan girip Kuzey Suriye’de terör devletçiginin tanınmasına kadar uzanan bir talepler listesi koyuyorlar önümüze…
İlginç olan şey şu; Bugüne kadar kelamda silahı, şiddeti benimsemeyen, kelamda PKK dışı yada aksisi görünen bu yapılanmaların artık ansızın uç ayrılıkçı, işi yokuşa süren telaffuzlarla ve adeta panik halinde sahne almaları?
İlginç, zira anlamakta zorlanıyor insan?
Bugün devlet, Bahçeli’nin 1 Ekim davetini takiben teröre bir nokta koymak, terör örgütünü fesh ettirmeyi için devrede yanlışsız mu?
E sizde zati -yalan değilse- terörü, şiddeti, silahı formül olarak benimsemeyen ve terör örgütü ile de ortasına uzaklık koyan insanlardınız hakikat mu?
O halde sorun ne?
Bir müsaade edin terör sonlansın, terör örgütü lagvedilsin. Sonra bütün o dediklerinizi, taleplerinizi ve daha fazlasını da demokratik siyaset ortamında tekrar konuşursunuz değil mi?
Yoksa?
Yoksa terörün, silahın gölgesi hiç kalkmasın mı? Size de mi lazım bir formda?”
