İmamoğlu ve Yavaş otobüsün üzerinden seslendi: Silivri’yi kapatacağız

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının ‘tehdit edilmesi’ ve kimi soruşturmalarda vazifeli uzmanları ‘hedef göstererek yargı vazifesini yapanı etkilemeye teşebbüs ettiği’ argümanlarıyla ilgili iki farklı soruşturma kapsamında söz verdi. İmamoğlu, iki soruşturma kapsamında 8 sayfa söz verdi.

Yaklaşık iki saat tabir veren Ekrem İmamoğlu adliyeden çıktı. İmamoğlu hususa ilişkin adliye önündeki parti otobüsünün üzerinde halka seslendi:

İşte o anlar:

İMAMOĞLU HALKA SESLENDİ

İmamoğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

Çok sıkıntı şartlarda bize dayanak olmak için buraya gelen bütün dostlarımızı, bütün hemşehrilerimizi, bütün yol arkadaşlarımızı fakat sahiden çok kapsayıcı bir sürecin içindeyiz.

Burada olmayan siyasi parti yok. Bu benim için en büyük gurur vesilesi. Zira burada tek tek ismini sayarsam yanlış olabilir, atlayabilirim ancak tabir edelim ki bugün burada bütün siyasi partiler, iktidar partisi hariç bütün siyasi partiler, bugün buraya adaletin savunması için, bu ülkede adaletin tesisi için bize takviye olmaya geldiler. Zira sahiden 16 milyon insanın temsilcisi burada bu türlü bir söz vermemeliydi. Bu türlü bir söz günü olmamalıydı. Sevgili dostlarım, bugünkü sorun adalet sıkıntısıdır. Hak hukuk arama sıkıntısıdır. Bugünkü sorun, bugünkü problem geleceğimiz sorunudur. Bugünkü problem İstanbul’da ne yazık ki kurulmaya çalışan bir kumpasın geldiği bir sonuçtur. Maksadın ne olduğu belirli.

“DÖRT AYDIR TACİZİN EN ÜST DÜZEYİNİ YAŞIYORUZ”

İstanbul’da dört aydır yargı tacizinin en üst düzeyini yaşıyoruz. Lakin yılmadık, yılmayacağız. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı uğraş etmeye devam edeceğiz. Esenyurt’ta başlayan ve Ahmet Özer Hocamızın sabahın köründe derdest edilerek mahpusa atılması, Beşiktaş’ta İstek Akpolat kardeşimizin haksız yere tutuklanarak misyonundan uzak uzaklaştırılması süreciyle birlikte bu yargı eliyle süreci dizayn etme uğraşı devam etmektedir.

Bugün büyük bir dayanışma ruhu içerisindeyiz. Dedim ya siyasi partilerimizin tamamı burada. Hatta genel liderlerinin bize katkı sunduğunu biliyorum. Her birisine Türkiye Cumhuriyeti’nin bu ulu devletin bekası için, milletimizin birlik ve beraberliği için her birisine yürekten teşekkür ediyorum, minnet hislerimi iletiyorum.

“KORKUNUN NEDEN KAYNAKLANDIĞINI BİLİYORUZ”

Elbette benim siyasi yol arkadaşlarım bugün burada, hem İstanbul’umuzun hem ülkemizin farklı noktalarından yönetici dostlarımız burada, partimizin en üst düzeyinden üyesine kadar herkesin katkı sunduğu bir ortamın içerisindeyiz. Her daim yanımızda olan partimizdeki yol arkadaşlarımıza, bütün yöneticilerimize de teşekkür ediyorum, minnet hislerimi iletiyorum.

Bütün örgütümüzün yanı sıra elbette yol yürüdüğümüz, bilhassa 31 Mart’tan sonra gösterilen seçim başarısıyla Türkiye’nin birinci partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne, başta Sayın Özgür Özel Genel Liderimiz olmak üzere her birimize, en fazla da belediye liderlerine nasıl müdahale edildiğini, nasıl makus bir muamelenin gösterildiğini daima bir arada yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz.

Sevgili dostlarım, elbette bizi farklı pozisyonlandırmaya ve farklı bir biçimde bizleri yorumlamaya çalışanlar var. Ben, bugün yanımda olan, birçok liderimiz burada lakin gelemeyen de var. Zira o tarafta, o tarafta insanlarımızın bir ortaya toplanmasına bile mani olunma eforunu anlayamıyorum. Endişenin neden kaynaklandığını biliyoruz.

Bu bahiste bilhassa bu tıp ortamlarda polisimizle, sevgili, değerli, ayağına taş değmesin diye dua ettiğimiz polisimizle halkımızı karşı karşıya getiren aklı da kınıyorum. Bu işin o kadar kolay halledilebilecek ortamı var ki, buraya gelmezdi. Onun için gelemeyen liderlerimiz var. İzmir Belediye Liderimize, Muğla Belediye Liderimize, Tekirdağ Belediye Liderimize, onların nezdinde burada oldukları için sarıldım, kucakladım, teşekkür ettim.

Tabii bilhassa burada bulunması, nasıl kol kola, omuz omuza olduğumuzu, birlikte “Mesele vatansa gerisi teferruattır.” diyerek bir ortada olduğumuzu gösteren pahalı dostum, ağabeyim, Belediye Liderimiz Mansur Yavaş’a teşekkür ediyorum.

MANSUR YAVAŞ: SİLİVRİ’Yİ KAPATALIM

İmamoğlu’nun akabinde kelamı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş aldı. Yavaş şunları dedi:

Sayın Başkanım, öncelikle size geçmiş olsun diyorum. Aslında İstanbul’a geçmiş olsun diyoruz. Aslında demokrasimize ve hukuka da geçmiş olsun demiyorum. Geçmemeli. Hukuk her daim hakim olmalı. Son birkaç aydır yaşadığımız durumlara bakarsanız birisinin en ufak bir demeci, bir tweeti gece konutundan alınmasına vesile oluyor. Adeta Türkiye’yi bir açık hava cezaevine çevirmek istiyorlar. Halbuki ki, demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğü, fikir özgürlüğüdür. Beşerler serbestçe fikirlerini söylemelidir. Lakin tweet atılıyor, gözaltına alınıyor.

Şimdi hukukçu olarak söylüyorum. Tweet ortada, bir yere gitmiyor. Bunun hata olup olmadığına Cumhuriyet Savcısı da karar veremez. Alır, argüman eder, açar davayı. Şayet yargılama sonunda varsa bir kişi cezasını çeker. Fakat apar topar alınıp tutuklanması, hukukta en son başvurulması gereken olan bu önleme başvurulması epey yanlıştır. İnsanların hürriyetini hiçbir halde kısıtlayamazsınız. Hukuktan farklı karar alamazsınız.

Ve bir tweet atıyorsunuz, altına birileri yazıyor “Silivri soğuktur” diye. Zannediyorlar ki espri yapıyorlar. Altına “Silivri soğuk” diye yazanlar bunun espri olmadığını, demokrasimiz, hukukumuz ve ülkemiz açısından utanç verici bir şey olduğunu bilmeleri gerekir. Bu nedenle ben bir an önce ülkenin gerçek demokrasiye kavuşması suretiyle, kuvvetler ayrılığının bir an önce tesis edilmesi yolunda bütün gücümüzle daima birlikte çalışacağız.

Bu ülkede demokrasi ve hukuku hakim kılacağız ve inşallah bundan sonra kim olursa olsun söylediği kelamdan ötürü, fikrinden ötürü, yazısından ötürü hiçbir formda tutuklanmayacak. Hiçbirimiz yargılanmaktan, soruşturulmaktan korkmuyoruz. Bu türlü bir dünya yok. Elbette yargılayacaksınız, sonuçta karar vereceksiniz.

Sevgili arkadaşlar, pahalı İstanbullular, buradan biraz sonra Silivri’ye gidip orada gereksiz yere tutuklu, zira şimdi yargılama yok, bir türlü davalar açılmadan tutuklu kalanlar var. Meğer tahminen de hepsi beraat edecek. Onları ziyaret edeceğiz. Hasebiyle madem “Silivri soğuktur” ağızlarda, FETÖ periyodundan beri ağızlarda pelesenk olmuş, Sayın başkanım, değerli İstanbullular, inşallah iktidar değiştikten sonra demokrasinin başlangıcı olarak Silivri’yi kapatalım! Silivri’yi kapatalım! Ve yeni bir hayata, özgür günlere daima birlikte yol açalım.

Tekrar liderime geçmiş olsun diyorum. Daima hoş günlerde daima birlikte olmak üzere hepinize tüm Ankaralı’nın selam ve hürmetlerini sunuyorum. Allah’a emanet olun.

“VEREMEYECEĞİMİZ HESAP YOK”

Mansur Yavaş’ın akabinde tekrar söz alan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, şunları dedi:

Sevgili dostlar bakın, ben, ben iki tane hususta burada söz verdim. Bir tanesi, bir tanesi bir panelde bu sevgili kardeşim, Gençlik Kolları Genel Liderimiz Cem Aydın konutundan, konutundan çok sayıda polisle gidiliyor, tabir verilmek için adliyeye getiriliyor.

Allah aşkına! Deseniz ki “Sayın Cem Aydın, gel tabir ver” veya Cem Aydın burada adliyenin önünde. Bir korkusu olur mu bu insanların? Ortamızda bir Allah’ın kulunun bile korkusu yok.

Gider sözünü verir. Veremeyeceğimiz hesap yok. Neymiş? İtibarsızlaştıracakmışlar. Neymiş? Korkutacakmışlar. Ben de sevgili liderimiz, çok başarılı bir liderimiz. Sonuçta 30 seneye aşkındır, yani neredeyse doğmadan diyelim ailesini tanıdığım, çocukluktan beri yetişmesini gördüğüm bir insan üzerinden elbette hayıflanıyorum, kızıyorum.

Bir abi üzere, bir baba hissiyle dedim ki: “Bak Sayın Başsavcı, biz öyle adil bir devri bu ülkeye kazandırmak istiyoruz ki senin çocukların dahi, yalnızca onun değil, kim haksızlık, kim hukuksuzluk yapıyorsa bu milletin hiçbir evladının sabahın köründe derdest edilerek konutundan alınmayacağı günleri, herkese eşit bir adalet sistemini, yargının bağımsızlığını bu ülkeye biz getireceğiz.” dedim.

“Biz getireceğiz.” Biz bunu söylüyoruz. Bizi, bizi ailesini tehdit etmekle suçluyorlar ve savcılığa tabire getiriyorlar. Ya ben, ben bu memlekette, bu 16 milyon kentte bir çocuğumuzun bile eşit olmadığında biz başımızı yastığa koyamayız diyerek yola çıkmış bir ahlakın temsilcileriyiz. Biz konutumuzda dahi eşimle bir arada “Önce çocukların okutulması, anaokulu, kız çocuklarımızın okutulması.” diye feryat eden biz bir Allah’ın kulunun evladını dahi ayırmayacağımızı, yalnızca ben değil, Mansur Liderimiz, her birimiz ne diyoruz? “Ya partisine mi bakıyoruz kardeşim? Kim olduğuna mı bakıyoruz kardeşim? Bakmayız.” diyen bizi sen aileyi, en kutsalımız olan aileyi, çocuğu tehdit etti diye Ekrem İmamoğlu’nu buraya tabir vermeye çağırıyorsun.

Bu, bu bir şaşkınlık. Hem de, hem de daha konuşmamız yeni bitmiş, pat diye. İkincisi ne? İkincisi bir eksperi, artık ismini söylemeyeceğim, herkes tanıyor. Bir uzmanı, bir eksperi, o denli bir eksper ki istatistik kurallarını altüst ediyor.

Ekrem İmamoğlu ve yakın etrafında hangi bahis var ise bilhassa soruşturmanın başladığı anda birinci uzman olarak çağırılıyor ve o eksper raporlarıyla dava açılıyor. Şu ana kadar yazdığı her uzman raporu da diğer uzman uzmanlar tarafından büsbütün yanlış olduğu tescil ediliyor.

Özellikle son Esenyurt ve Beşiktaş operasyonunda Esenyurt için tutulan tutanakta orada 3 eksperin ismi yazıyorken öbür ikisinin haberi olmadan, bilgisi olmadan bir rapor yazıyor, imzalıyor.

Tamamen metoda, hukuka, kanuna muhalif. Zira ben artık hukuksuzluk yapmayayım, Mansur Liderimin yanında lakin ikisinin imzası olmadan o 3 kişinin ismi yazıyorsa uzman raporu çıkamaz. O denli değil mi liderim?

Dolayısıyla bu türlü bir evrakta sahteciliğe kadar giden uydurma bir rapor düzenliyor. Yahu bu millete kötülük düşünen, bu milletin birlik ve beraberliğini altüst etmeye çalışanı ben ifşa etmeyeceğim de kim edecek? Hem ifşa edeceğim.

Yargının işlemesini engelleyici yahut kötüleyici, hakaret içeren vesaire diye tabire, tesir altına alıyormuşum Bir defa ben uzman raporları verilmiş, altına imzasını atmış o bilirkişiyi ben nasıl tesirde bulunacağım? Mümkün mü? Değil. Ancak ben size bir tesir söyleyeyim mi sevgili dostlarım?

Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı? “Heybenin büyüğü turpun heybede” dedi. O denli değil mi? Bir yargıya, yargı mensuplarına dönük buradan, adliyenin önünden söylüyorum. “Turpun büyüğü heybededir” demek nedir biliyor musunuz? O belgelerde kapalılık kararı var. Avukat bile açıp bilgi alamadığı yerde “turpun büyüğü heybede” demek “ben, ben soruşturma düzeyinde olan bu belgelerin her kalemini, her sayfasını biliyorum” demek değil midir?

Peki Sayın Cumhurbaşkanı’nın böyle bir belgeyi bakabilme, inceleyebilme hakkı var mı? Hakkı yok. Lakin ona karşın diyorsun ki “Ben biliyorum.” Hatta daha da ileri gidiyorsun, “Ben” diyorsun “bu davayı takip ediyorum.”.

Endişeli bunlar. Zira “Turpun büyüğü heybede”, daha ilerisi “Ne yapılacağını da biliyorum.” diyorsun. Yani bu davanın da geçmişte soyunduğun üzere bu davanın da savcılığına soyunuyorsun, o denli değil mi?

Değerli dostlarım, “Biz aldatıldık.” diyenlerden usandık. “Aldatıldık.” diyenlerle işimiz yok. Biz aldatılmayız kardeşim, biz aldatılmayız. Biz aldatılmayız, bu beşerler aldatılmaz. “Aldatıldık.” diyenlerden usandık. Yanlışı yap, sonra “Aldatıldık.” de. Buna müsaade etmeyeceğiz. Aldatılan, aldatılan milletin yoksulluk içerisine gömülmesine vesile oldunuz.

Buradan söylüyorum. Biz adil bir nizam, adil bir sistem, yargının bağımsızlığı için uğraşımıza devam edeceğiz. Her birimizin, bütün muhalif demokratların, bütün siyasi partilerin yolu açık olsun. Bakın bu iş, bu iş artık milletin dediğinin olacağı sürece hakikat gidecek. Bu işten kurtulmanın yolu ne biliyor musunuz? Sandık, gelecek, bu iktidar gidecek kardeşim, bu kadar net. Bu işin öbür bir yolu yok. O bakımdan, o bakımdan daima birlikte amasız, fakatsız yola çıktık. Allah yolumuzu açık etsin. Bizi engelleyemezler. Bakın buradan bir şey daha söyleyip sözlerimi bitiriyorum.

Bu sevgili polis kardeşlerimize vatandaşla karşı karşıya gelmelerini artık bırakın. Emniyet misyonunu yapsın. Bu polis kardeşlerimizi pak vatandaşlarla karşı karşıya getirip milletvekillerinin gözüne, gözüne gaz sıkmayı falan filan bıraksın. Biz polisimizin sarfiyat gözünün yaşını siler, ayağının tozunu alırız, tozunu.

EKREM İMAMOĞLU’NUN SÖZÜ

İşte Ekrem İmamoğlu’nun tabiri:

“Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların hükümran olduğu bir sistemdir. Ben “hak yemem lakin hakkımı da yedirmem” diyerek seçilmiş bir şahısım.

Ve sözümün eriyim. İsnat edilen hatayla ilişkili olarak dediğim şeyler belirli, burada da tekrar ediyorum: “Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın… senin evlatlarını sabahın köründe konutundan kimse almasın… söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim kaygımız bu.”

“BABA ŞEFKATİYLE SÖYLEDİM”

“Biz, hukukun talimatla değil, üniversal unsurlarla işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek jenerasyonlar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve inanç içinde uyuyabilsinler diye.” Resmi davet yazısıyla tabir vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Liderimizin kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi – bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demektir.

Benim bu sözlerimden lakin yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit yok, maksat göstermek yok. Benim yaptığım söz özgürlüğüdür. Ve tabir özgürlüğü anayasal bir haktır. Söz özgürlüğü, isimli makamlara ve onların işleyişine yönelik tenkitleri de kapsar. Demokratik tertibin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların “hukuka güvene” ziyan verdiğini lisana getirmek ne vakitten beri tehdit sayılıyor?

HUKUKA GÜVEN

Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak tertipte “hukuka itimat olacak, yargıya inanç olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, berbat ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek” demek, ne vakitten beri tehdit sayılıyor? Asıl tehdit “Turpun büyüğü heybede” diyerek yargıya direkt müdahale edenler tarafından yapılmaktadır.

“HEDEF GÖSTERDİLER”

“Turpun büyüğü heybede” diyerek amaç gösterenler, bu kelamlarıyla bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler. “Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız” kelamını veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir. Zira bağımsız yargı millet ismine karar verir. Bağımsız yargı da ulusal iradenin bir modülüdür. Türkiye, liyakatli savcıların ve yargıçların onurlu ülkesidir.

Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan, hukukçulardan yanadır. Onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabilecekler, “bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyebileceklerdir. Ama yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu, bizim sözümüzdür. Bu, halkın adalet talebinin karşılığıdır.

“MİLLET BÜYÜKTÜR”

Yargıyı araçsallaştıran politikler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, bu türlü yollara başvurmaktan vazgeçsin. Milletin ferasetine kendinizi teslim etsin. Zira millet büyüktür! Şunu da unutmasınlar: Hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet gayretini durduramayacak. Bu tertip birinci seçimde değişecek ve yine hukuk devleti inşa edilecek! Hukukun talimatla değil, üniversal prensiplerle işlemesi sağlanacak! Bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile görmeyecekler. Bu israf ve yağma tertibi sırf hukuku değil, işçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldı. Sarsıntıda, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı.

“TESLİM OLMAYACAĞIZ”

Biz buna asla teslim olmayacağız. Bu büyük millet, adaletin yine tesis edildiği günleri kesinlikle görecektir! Ve hakkımda açılan bu siyasi soruşturmanın karşılığını millet sandıkta verecektir! Şanlı milletime arz ederim.”

KİMLERLE GELDİ

İmamoğlu, söz vermek için İstanbul Adliyesi’ne avukatları Kemal Polat, Mehmet Pehlivan ve Nusret Yılmaz eşliğinde geldi.

KİMLER YANINDA

CHP’lilerin yanı sıra İYİ Parti, DEM Parti ve Gelecek Partisi, adliye önünde buluşarak İmamoğlu’na dayanak verdi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ile dayanışma için İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne geldi.

AVUKATLARA BARİKAT

Ekrem İmamoğlu’nun 09.50’de başlayan tabiri sırasında, CHP’li Belediye Liderleri, avukatlar ve milletvekillerinin polis barikatının ardında bekliyor.

Odatv.com