Mehmet Uçum’dan eşit vatandaşlık açıklaması: “Tam bir hiledir”
Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Mehmet Uçum, toplumsal medya hesabı X üzerinden “Türk vatandaşlığı eşit vatandaşlıktır!” başlıklı uzun bir açıklama paylaştı.
“Türk Vatandaşlığı etnik ya da ırki bir temele dayanıyormuş üzere çarpıtma yapılıyor” diyen Uçum, “Türk Vatandaşlığı ırki ya da etnik değil Cumhuriyetle kazanılmış; içeriği Cumhuriyet vatandaşlığı olan, eşit vatandaşlığa dayanan ve Devletle kurulan tüzel bağdır. Sonraki vatandaşlıklar da Ulusal Devletin ve ulusal şuurun temel ögelerinin kabul edilmesi temeline dayandığı için birebir kapsamdadır” dedi.
“Emperyalizmle birlikte hareket ettiklerini kabul etmekten utanmayanlar hariç bu görüşü savunanlar eşit vatandaşlık tezinin manasını söylemekten taammüden kaçınıyor” diyen Uçum, “Bir yandan Türkiye’nin bütünlüğü deyip öte yandan “iki başka ulusa dayanan eşit vatandaşlık” demek tam bir hiledir. Emperyalist bölünme projesine payandalık yapmaktır” tabirlerini kullandı.
İşte Uçum’un yaptığı o açıklama:
“TÜRK VATANDAŞLIĞI EŞİT VATANDAŞLIKTIR!
Terörsüz Türkiye amacına yönelik yeni kademe adım adım ilerlerken iç ve dış kimi çevrelerin eşit vatandaşlık konusunda önemli bir ideolojik kampanya yaptığı gözleniyor.
Sanki Türk Vatandaşlığı etnik ya da ırki bir temele dayanıyormuş üzere çarpıtma yapılıyor. Halbuki “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” (Atatürk).
Türk Vatandaşlığı ırki ya da etnik değil Cumhuriyetle kazanılmış; içeriği Cumhuriyet vatandaşlığı olan, eşit vatandaşlığa dayanan ve Devletle kurulan türel bağdır. Sonraki vatandaşlıklar da Ulusal Devletin ve ulusal şuurun temel ögelerinin kabul edilmesi temeline dayandığı için birebir kapsamdadır.
Eşit vatandaşlığın iki belirleyici kriteri vardır:
Birincisi bir devlete hukuken bağlı olan herkesin hiç bir farklılık gözetilmeksizin vatandaş sayılması.
İkincisi vatandaş olanların hepsinin tıpkı haklara ve ödevlere sahip olması.
Buna nazaran eşit vatandaşlık etnik ve dinî kimliğine yahut rastgele bir farklılığına bakılmaksızın devlete hukuken bağlı herkesin birebir haklara ve ödevlere sahip vatandaş olmasını söz eder.
Bizim hukuk sistemimiz Türk Vatandaşlığı’nı etnik, dini ya da ırki bir bağ değil tüzel bağ olarak düzenler. Yani vatandaşlıkta hiç bir farklılık dikkate alınmaz, hukuksal bağ tek ve belirleyici ölçüdür. Ayrıyeten vatandaş olan herkes birebir haklara ve ödevlere sahiptir. Bu nedenle hukuken eşit vatandaşlık konusunda bir problemimiz yoktur.
Bu yüzden Türkiye’nin Kürtleri cebindeki nüfus cüzdanını gururla taşımak konusunda bir probleme sahip değildir. Kürtlerin bu ülkenin gerçek eşit vatandaşı olduğuna kalpten inanması konusunda da duygusal bir mahzur yoktur.
Kuşkusuz “eşit vatandaşlık”la ilgili hukuksal ve duygusal problemimiz yok fakat bütün “vatandaşlarımız ortasında eşitlik” hissinin pratikte hükümran olmasını sağlamak da Devletin en kıymetli misyonudur.
Bu hususta Devletin çok ağır bir uğraş içinde olduğu ortadır. Devlet İnisiyatifine dayanan yeni kademenin ve Terörsüz Türkiye amacının sonuncu hedeflerinden biri de budur.
EŞİT VATANDAŞLIK KAVRAMININ İSTİSMARI!
Hukuken ve duygusal olarak bir meselemiz yokken birtakım çevreler bir eksiklik varmış üzere eşit vatandaşlık konusunu öteki bir bağlamda ileri sürüyor.
Bu bağlam Türkler ve Kürtlerin iki farklı ulus olduğu bu nedenle siyasi olarak iki farklı vatandaşlık kabul edilmesi gerektiği tezine dayanıyor. Bunların da anayasal düzeyde eşit olması savunuluyor. Türkiye açısından bölücülük tezi manasına gelen bu iddiayı bu kadar açıklıkla tabir edenlerin sayısı az.
Çünkü iki ulus varsayımına dayanan eşit vatandaşlık tezi emperyalist dış Kürt sorunu projesinin maksadı olan Türkiye’nin bölünmesine yöneliktir.
Emperyalizmle birlikte hareket ettiklerini kabul etmekten utanmayanlar hariç bu görüşü savunanlar eşit vatandaşlık tezinin manasını söylemekten taammüden kaçınıyor. Bir yandan Türkiye’nin bütünlüğü deyip öte yandan “iki farklı ulusa dayanan eşit vatandaşlık” demek tam bir hiledir. Emperyalist bölünme projesine payandalık yapmaktır.
Bu nedenle açık ya da örtük “iki ulus kurgusuna dayanan eşit vatandaşlık tartışması” asla Türkiye’nin gündemine getirilmemeli, getirme gayreti olursa da bu eforlar kesin bir lisanla reddedilmelidir.”
