Özkök İmamoğlu iddianamesi için kinayeli yazdı: Muhtar bile olamaz

Farkında mısınız, dün itibariyle, 26 yıl sonra bir “Deja Vu” olayı yaşamaya başladık.
Bundan 26 yıl evvel Hürriyet’te dönemin İstanbul Büyükşehir Başkanı Erdoğan için tek sütunluk şöyle bir haber verilmişti:
“Muhtar bile olamaz…”
Çünkü o günün kanunları bu türlü diyordu.

EVET MUHTAR BİLE OLAMAZ
ÇÜNKÜ KANUN O DENLİ DİYOR

Dün de bugünün savcıları, yıldırım süratiyle hazırladıkları iddianame ile İstanbul Büyükşehir’in bugünkü seçilmiş belediye başkanı için aynı şeyi yaptılar.
Savcılık, Ekrem İmamoğlu için 2 yıldan 7 yıla kadar mahpus cezası istiyor.
Ama bu sefer savcının iddianamesi orada da kalmadı.

SAVCI İDDİANAMEYE BUGÜNE KADAR PEK
RASTLAMADIĞIMIZ BİR CÜMLE EKLEMİŞ

Tamam diyelim.
Bu savda bulunabilir.
Ama savcı orada durmuyor.
Bu çeşit iddianamelerde hiç görmediğimiz, demokrasi teamüllerinde hiç rastlamadığımız bir şey daha yapıyor.
İmamoğlu hakkında ayrıca, Türk Ceza Kanunu 53. hususunun 1. fıkrasında yer alan “kişi, taammüden işlemiş olduğu cürümden ötürü mahpus cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olarak, “sürekli, vadeli yahut süreksiz bir kamu vazifesinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden yahut devlet, vilayet, belediye, köy yahut bunların kontrol ve nezareti altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya yahut seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten mahrum bırakılır” unsurunun uygulanması talep ediyor.

SAVCI HAKİME RESMEN: “BU SEÇİLMİŞ BAŞKANI
CUMHURBAŞKANI SEÇİMİNE SOKMA” DİYOR

Yani 15 milyon insanın yüzde 54’ünün oyu ile seçilmiş bir lider için, hakime “Bu adama siyaseti yasakla ” diyor.
Yani “Cumhurbaşkanlığı seçimine girmesine mani ol ” diyor.
Nedir bu cümlelerin manası:
“İmamoğlu bu cezayı alırsa, artık “muhtar bile seçilemez”
Savcı bunu yazmasa da kanun esasen bu türlü diyor.

26 YIL EVVEL 28 ŞUBAT’TA
AYNI ŞEY YAŞANMIŞTI

Bundan 26 yıl evvel de motamot böyleydi.
Biz “muhtar bile seçilemez” dediğimiz için 26 yıl boyunca iktidar yanlılarından yemediğimiz hakaret kalmadı.
Bizi “Demokrat darbecilikle ” suçladılar.
Buyrun…
26 yıl sonra birebir durumla karşı karşıyayız.
O devirde Erdoğan’a bu cezayı 28 Şubat yargıçları vermişti.
Bugün güçlendirilmiş sivil başkanlık sisteminin yargısı veriyor.
Ama gelinen nokta tıpkı.

GELİNEN NOKTA BİREBİR PEKALA
GİDİLEN NOKTA NE OLACAK

Peki gidilen nokta neydi?
O gün şiir okuduğu için Erdoğan’a 10 ay mahpus cezası verilmişti.
3 ay yattı ve çıktı.
AKP’nin başına geçti.
Ama seçime giremedi.

ERDOĞAN’I SİYASİ HAYATA HANGİ
BABAYİĞİT GENEL LİDER DÖNDÜ8DÜ

Onu siyasi hayata kim döndürdü?
Babayiğit bir siyasetçi…
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal.
Evet o takviye verdi ve kanun değiştirilerek muhtar bile olamayacak Erdoğan’a siyaset yolu tekrar açıldı.
Önce orta seçime girdi ve milletvekili oldu.
Sonra başbakan, sonra cumhurbaşkanı hatta en sonunda “Güçlendirilmiş başkan”oldu.
Bakalım bugün de o denli babayiğit bir genel lider çıkıp, “Olur mu bu türlü şey kardeşim” diyebilecek mi..
Bakalım o gün “muhtar bile olamaz” manşetine en ağır hakaretleri yapan medya mensuplarından bir babayiğit çıkıp, “Olur mu bu türlü şey kardeşim” diyebilecek mi..
Baykal’ın o gün yaptığı, CHP’de klasik İnönü kültürünün devamıydı.
Demokrat Parti devri Cumhurbaşkanını da mahpustan o partinin devamı olan Adalet Partisi değil, CHP’nin genel başkanı İnönü çıkarmıştı.

26 YIL ÖNCESİNDEN DERS
ALANLAR BUGÜN O MANŞETİ ATMAZ

İki olay da bu ülkede demokraside centilmenler muahedesinin ve kültürünün en şık örneklerindendir.
Biraz evvel “bir babayiğit medya yöneticisi çıkıp muhtar bile olamaz” manşetini atabilecek mi diye sormuştum.
Ama atamazlar.
Çünkü bizim o manşetimizden gerekli dersi almışlardır.
Çünkü Erdoğan o manşetten sonra, bugün diğer büyükşehir belediye liderlerinin da hapise atıldığı bir rejimin güçlendirilmiş başkanı oldu.
Halk şiir okuyan bir büyükşehir belediye liderine yapılanı, yapanların yanına koymadı.

ARTIK ONLAR DA BİLİYOR Kİ HALK
BUNU YAPANI ONUN YANINA KOYMAZ

Artık onlar da biliyor ki;
Bu haksızlıklara uğrayan İmamoğlu da birebir yolu izleyip, bugün Endoğan’ın oturduğu koltuğa tıpkı yetkilerle oturacak.
Bunu savcılar ve yargıçlar engelleyebilir.
Ama halk ve siyaset o pürüzü kesinlikle kaldırır.